On Bir Yirmi İki
- Özgür Anıl YILDIZ
- 30 Oca 2017
- 2 dakikada okunur

Eşimi kaybedeli kısa bir zaman oldu, belki de uzun bir zamandır bilemiyorum. Artık takvim yaprağı koparmıyor, haberleri takip etmiyor, gazete okumuyorum. Eşimle dinlerken keyif aldığımız bir plak takılı pikaba. Gerçi o da bu aralar kendini koy verdi diyebilirim, cızırtılı çalmaya başladı. Sesine katlanamaz oldum. Saatin tik tak sesi dikkatimi dağıttığı için pillerini söktüm, öylece duruyor ve saat her gün on biri yirmi iki geçiyor. Eşimin ölümü hastane kayıtlarına öyle geçti “on bir yirmi iki”. Eşimle vedalaştıktan sonra ben eve geldim, o günden beri evdeyim. Emekli maaşımı komşumuzun oğlu Fikret çekiyor, ne kadar aldığımı bilmiyorum. Sağ olsun Fikret, maaşımı getirmeden Bakkal Remzi’ye olan borcumu ödeyip öyle getiriyor. Faturalarımı da Fikret yatırıyor. Eşimin elinde büyüdü sayılır Fikret, eşim öğretmendi. Ben bugün iyi bir avukatsam eşinize borçluyum diyor. Fikret’in bir de üniversite çağında kız kardeşi var. Tıp fakültesine dereceyle yerleşti, zehir gibi bir kız Işık. Tıp öğrencisi olduğu için ara sıra gelir, sağlığımla ilgili çeşitli telkinlerde bulunur, tansiyonuma bakar, vakti varsa da az biraz kitap okur bana. Sonbahar ve kış aylarını evimde geçirmişim öyle dedi Işık, dışarı çıkıp yürüyüş yapmam ve güneş görmem gerekiyormuş. Bir sabah yine geldi, ağır adımlarla merdivenlerden indirip aylar sonra dışarı çıkardı beni. Evden çıkarken saati kontrol ettim saat on bir yirmi iki. Aylar sonra ilk kez dışarıdayım, mahalle sakinlerinin bir kaçı taşınmış, Bakkal Remzi tabelasını yenilemiş. Sokağın köşesinde bulunan çiçekçi de kirası daha ucuz olan bir yere taşınmış. Dükkanın camında ise kocaman bir kiralık yazısı. Pazar günleri sıcak simit almak için birlikte sıraya girdiğimiz fırının önüne geldik, fırıncı kalfasından biri sana biri bana iki simit istedim, sıcak değillerdi. Çıktık fırından, Işıka eve dönmek istediğimi, aylar sonra yapılan bu yürüyüşün yaşlı bedenim için fazla olacağını söyledim. Aksayan adımlarla geri döndük eve. Saati kontrol ettim, saat on bir yirmi iki. Işık plağı yerine oturttuktan sonra arkadaşlarıyla buluşmak üzere evden ayrıldı. Ben ise karşılıklı oturduğumuz berjerlerden bana ait olanına oturdum, pikap çalmaya başladı. Yine o tarifsiz ve katlanılması güç cızırtı. Kapatmak istiyor ama ayağa kalkacak gücü kendimde bulamıyordum. Cızırtının artmasıyla kalbimin sıkıştığını hissettim, nefes almakta zorlanıyor ve vücudumu garip bir üşümeye teslim ediyordum. Plağın çıkardığı acımasız cızırtıya rağmen yarım yamalak duyulan nakarat kısmına eşlik etmeye çalışıyor ve saate bakıyorum, saat on bir yirmi iki. Öyle geçecektim kayıtlara saat on bir yirmi iki ve ben sana geliyorum.
Comments