Olağanüstü Bir Gece
- Özgür Anıl YILDIZ
- 15 Şub 2017
- 2 dakikada okunur

Şu sıralar elimde okunmayı bekleyen birçok kitap olmasına rağmen kız arkadaşımın rafından edindiğim ve Stefan Zweig imzası taşıyan Olağanüstü Bir Gece isimli kitabı okumaya karar verdim.
Kitabın kapak yazısı şu şekilde: "Olağanüstü Bir Gece, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimin hikâyesidir. Sıradan bir Pazar gününü at yarışlarında geçirirken, belki de ilk kez burjuva ahlakından saparak "suç" işler. Böylece yeniden "hissetmeye" başladığını, kötücül ve ateşli hazları olan gerçek bir insan olduğunu fark eder. İçindeki haz dolu esrime, aynı günün akşamında onu gece âleminin son atıklarının arasına, "hayatın en dibindeki lağımlara" sürükleyecek, varış noktası ise ruhani bir uyanış olacaktır". Geçelim kitabın benim üzerimde nasıl izler bıraktığına. Kitabı okumaya başladıktan sonra konuya yavaş yavaş dahil olmaya başlıyorsunuz. İlk aşamada biraz odak kayması yaşayabilirsiniz fakat ilerleyen sayfalarda sayfalar resmen akıp gidiyor. Zaten karakterin yaşadığı bir gün anlatılıyor ve tamamı 69 sayfa olan bir kitabın akıp gitmesi doğal geldi bana. Gerçi kısa olmasına karşın bir türlü sonlanmayan kitaplarda var ya neyse konumuz o değil. Kitapta karakter üzerinden ufak tefek sınıfsal ya da psikolojik analizler yapmak mümkün. Karakterimiz oldukça varlıklı tipik bir burjuva ve yaşamının içerisinde gitgide heyecanını yitirmiş ve hissizleşmiş bir kişilik. Karakterin hayata dönüşü ve özlediği heyecana kavuşması bir at yarışı oynamasıyla gerçekleşiyor, hatta öyle bir geri dönüş yaşıyor ki neredeyse fanatik bir bahisçi konumuna düştüğünü görmek mümkün. Karakterimizin işlediği bir suçun kendisiyle bağdaştırılmaması ya da yakıştırılmaması sınıfsal çıkarımda bulunduğum noktalardan bir tanesi. Ne de olsa kendisi seçkin bir kişi ve seçkin kişiler suç işlemez değil mi? Karakterin at yarışından kazandığı para ile alt sınıfta yer alan insanlara yardımda bulunmaya başlaması da kendisinin ikinci hayata dönüş aşaması. Ayrıca benim de ikinci çıkarımda bulunduğum kısımdır burası. Bu dönüşü yaşanmadan önce karakterin yardım ettiği insanlara karşı olan tutumunu merak etmedim değil açıkçası ama bu kısım kitap içerisinde pek mevcut değil. İşin orası bizlerin tahmin gücüne kalmış artık. Yazarın kendisi de bu durumun farkında olacak ki 65. sayfasında şöyle diyor: “İnsanları sevindirmenin bu kadar iyi ve kolay olduğunu niçin daha önce hiç anlamamıştım!”. Bizde pek anlayamadık doğrusu. Stefan Zweig ile tanışmamız biraz geç olsa da güzel oldu, arayı soğutmadan yazarın bir diğer kitabıyla geri geleceğim. Kısa ve hoş bir kitap arayanlara önerir ve keyifli okumalar dilerim. Dip Not: Kitabın kapağında ise Van Gogh’un Yıldızlı Gece tablosunun yer alması da kitaba ayrı hava katmış, kendisini sevdik.
Comments