Charlie Chaplin-Modern Times(1936)
- Özgür Anıl YILDIZ
- 20 Şub 2017
- 2 dakikada okunur

Geçenlerde bir arkadaşım alienation(yabancılaşma) kavramından yola çıkarak Charlie Chaplin’in Modern Times filmine değinmemi istedi. Gerçi Marx'ın yabancılaşma teorisine girersek sayfalar dolusu yazmak gerekir o nedenle öyle bir şey yapmayacağım, belki ilerleyen zamanlarda direkt bu konu hakkında bir şeyler yazarım. Açık söylemek gerekirse filmi izleyeli uzun zaman oldu lakin hatırımda kaldığını hissettiğim için ortaya ufak bir şey çıkarabileceğimi düşündüm, bakalım becerebilecek miyim? Charlie Chaplin’in Modern Times filmi sert bir kapitalizm ve modern dünya eleştirisi niteliği taşımakta ve film içerisinde işlenen olayların sembolik bir anlamı var. Filmin açılış sahnesi bir saat aracılığıyla gerçekleşiyor. “E, ne varmış bu saatte?” diyenleriniz olabilir ama bu basit bir saat değil. Sanayileşme ve kitle üretimi ile birlikte hayatımıza girmiş olan vardiya sistemine ve mesai saati uygulamasına bir gönderme yapılmış burada. O nedenle önemli bir sembol. Hemen ardından fabrikalara akın eden insan kalabalığı bir koyun sürüsüne benzetiliyor. Burada ne demek istediğimi anladığınızı düşünüyorum. Kapitalizmin insanları adeta bir sürü haline getirmesi bu şekilde sunuluyor ve yabancılaşma kavramı da tam bu noktada oluşmaya başlıyor. İlerleyen sahnelerde Chaplin(Şarlo) basit bir işçi olarak karşımıza çıkıyor. Evet evet yanlış duymadınız, Charlie Chaplin tek bir işten sorumlu vasıfsız bir işçi ve bu sayede kitle üretiminin temelinde yer alan Fordizm eleştirisi izleyiciye açık bir şekilde sunuluyor. Kapitalizme yönelik eleştirel yaklaşımları fabrika sahneleri içerisinde görmek mümkün. Sürekli olarak yapılan baskıcı denetimler, işçilerin düzenli olarak kameralar tarafından izlenmesi ve bunların sonucunda insanların makineleşmesi sonucu yaşanan psikolojik travmalar ardı ardına sıralanıyor. Unutmadan yazalım, film içerisinde uyuşturucu göndermesi de mevcut. Bu kısımda önemli bir nokta çünkü kapitalizmin yozlaştırdığı toplum fikri uyuşturucu madde üzerinden veriliyor. Uyuşturucu günlük hayatın stresinden kurtulmak isteyen insanların bir kaçış, bir rahatlama noktası anlayacağınız. Film boyunca Şarlo’yu fabrikada, komünist bir eylem içerisinde ya da bir aşk hikâyesi içerisinde görebilirsiniz. Tüm bu hikâyelerin içerisinde kapitalizm ve modern dünya eleştirisi çıkarımları da yapabilirsiniz fakat yabancılaşma noktasından kopmak istemediğim için her bir olay üzerine yazmak istemiyorum. Kısaca birkaç kelam ederek yazıyı sonlandırma niyetindeyim. Öncelikle 1936 yapımı bir filmden bahsettiğimizi ve 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı/Krizi’nin hemen ardından çekilmiş bir film olduğunu düşünürsek mevcut sisteme yapılan eleştirel yaklaşımı haksız bulmak yersiz olacaktır. Fakat günümüz koşullarında tekrar incelediğimizde ya da izlediğimizde yapılan eleştirilerin gayet yerinde ve başarılı olarak işlendiğini görmek mümkün. Her sabah erken kalkıp bir koşuşturma içerisinde olduğumuz aşikâr. Eğitim hayatı içerisinde öğretmenlerimiz, iş hayatı içerisinde yöneticilerimiz tarafından sürekli gözetildiğimiz bilinen bir gerçek. Biz istesek de istemesek de bir disiplin toplumu içerisinde yaşadığımızı ve bir disiplin toplumu yaratılmak istendiğini görmek pek de zor değil. Anayasal hakkımız olan bir eylem içerisinde gözaltına alınmamız olası, aşık olduğumuz insanla birlikte bir ev hayali kurduğumuz doğru. Yani demem o ki, film içerisinde var olan olguları zaten günlük yaşantımız içerisinde yaşıyoruz. Aynı zamanda hayatın temposu içerisinde bir de bizlere empoze edilen normal birey kavramına sadık insanlar olarak yaşamaya çalışıyoruz. Sistem bizden hep daha fazlasını istiyor, seni daha fazla çalıştırıp senden daha fazla tüketmeni, daha da fazla çalışıp daha ve daha fazla tüketmeni bekliyor ve bizlerde yabancılaşıyoruz işte. Evrene, hayata, insanlara yabancılaşıyoruz ve hayattan keyif almıyoruz. Charles Bukowski’nin de dediği gibi; ''Sabahın altı buçuğunda bir çalar saatin sesiyle uyanıp yataktan fırlayan, giyinip zorla bir şeyler atıştıran, sıçıp, işeyip, diş fırçalayan, saçını tarayan, başka birine büyük paralar kazandırdığı bir yere ulaşmak için trafikle boğuşan ve tüm bunlara sahip olma fırsatı bulduğu için müteşekkir olması istenen biri hayattan nasıl keyif alabilir?"
Commentaires