top of page

Moda'nın Hikayesi

  • Özgür Anıl YILDIZ
  • 9 Mar 2017
  • 2 dakikada okunur

Baktım ki bu ülkede moda prim yapıyor başlığı moda koyarsam okuyan olur dedim. Nasıl ama yine kafa zehir değil mi? Goygoyu bırakalım da gelelim sadede. Bu aralar çok fazla hayat hikayesine denk geldim. Okuduğu okulu bırakanların, çalıştığı şirketten istifa edip daha sakin bir hayatı seçenlerin ya da yurt dışına göçenlerin hikayeleri bu bahsettiklerim. Kimse hayatından mutlu değil gibi geliyor bana. Mutluluk düşününce güzel kelime ama mutluluk kimin elindeyse azcık bize de verin be koklatın bize de. İlkokul sıralarında büyüyünce ne olacaksınız sorusu yerine, büyüdüğünüzde ne ile mutlu olacaksınız sorusuyla karşılaşsaydık birçok şey daha farklı olur muydu? Bilmiyoruz ki, soran olmadı. Doktor, mühendis, avukat, öğretmen olduk da ne oldu ki sanki dimi? Ya da olabildik de atanabildik mi? Hadi atandık da geçinebildik mi? Mevcut eğitim ve yargı sistemi de farklı bir konu ya neyse şimdi başımıza iş almayalım. Böyle öğretildi bizlere sonuç olarak, aman oğlum her yerde konuşma, aman evladım içeri atarlar denildi. Susalım madem. Geçtiğimiz hafta sonu Moda Sahil’de keyifli keyifli oturmuşken etrafımdaki insanlara baktım. İşe girmiş arkadaşım mutsuz, yüksek lisans yapan arkadaşım mutsuz, bense işsizim. N’oluyoruz yahu kadroya bak, bir yerlerden Sinan Çetin-Film Gibi fon müziği çalsa kapı açılacak ve biz birbirimize bakışıp ağlayacakmışız gibi bir ortam var. Bizde mi var bir manyaklık, yoksa bu melankoli mi hoşumuza gidiyor diye sorgularken çevremizdeki insanlar ne konuşuyor diye de bir merak oluştu. Solumuzda bulunan kalabalık grup ülkeden ümidi kesmiş durumda yabancı uyruklu arkadaşlarına bir şeyler anlatma derdinde, sağ tarafımızda bulunan grup parayı bulduğu gibi yurtdışına gitmeyi düşünüyor ama sorun şu ki parayı nereden bulacaklarını bilmiyorlar, önümüzde ki grup ise alkolün verdiği yetkiyle pek bir şey düşünemiyor. Bizde bir köye yerleşip gül gibi geçiniriz diyerek şarap içip Etimek yiyoruz. Ne bileyim kuru et, peynir, meynir olaydı bari, Etimek nedir diyor insan. Malum içiyoruz insanız sonuçta arada bir tuvalet ihtiyacımız oluyor. Kadın tarafı ve erkek tarafı olduğu gibi kuyruk. Klasik Türk mantığıdır, günde şu kadar kişi tuvalete girse 1TL’den şu kadar para yapar, vayy çok iyi para beee hesabını yaparken buluyorum kendimi. Derken, arkamdaki muhabbet dikkatimi çekiyor. Kamboçya. Kamboçya neresi be? Başlıyorum hikayeyi dinlemeye. Öğlen saatlerinde kendini çimlere atan janti abimiz geçen sene Kamboçya’da cafe açacakmış ama açamamış. Şuan diyor Kamboçya’da olabilirdim, üzülüyor. Allah Allah, Kamboçya diyorum, insan neden üzülsün ki. Kimisi Kamboçya peşinde, kimisi neresi olursa gitme peşinde. Tası tarağı toplayan gidiyor, atananlar, atanamayanlar, nice mezunlar, işsizler, gazeteciler, sanatçılar. Büyüklerimiz kaçın kurtarın kendinizi diyor. Küçükken de okuyun kurtarın kendinizi diyordunuz ya hadi neyse. Neyse biz yine de okuyalım, kaçar mıyız bilinmez ama moda gitmekse eğer modaya da uyalım. Şuradan akbile para yüklersek ne kadar gidebiliriz ki? Ha olmuyor dimi öyle? Peki. Moda bloggerları genelde yazılarının sonunda bir maliyet hesaplaması yapıyor, biz de yapalım belki küçük bir moda blogger’ı oluruz ileride. Moda’nın Maliyeti: Şarap,Etimek, Patlamış Mısır.

Toplam 24TL Kalkın gidiyoruz.


Comments


© 2023 by The Artifact. Proudly created with Wix.com

bottom of page