top of page

Westworld (2016)

  • Berkem Koşma
  • 25 Mar 2017
  • 2 dakikada okunur


Oldum olası düşündürten, sonunda yanlış çıksa dahi teori oluşturtan yapımları sevmişimdir. Film olsun dizi olsun kitap olsun bu tarz beyni yoran eserler oldukça ilginç gelmiştir bana. Buna “Sherlock” dizisini verebilirim en bariz olarak ya da okuduğum cinayet romanlarını. Belki de bu sebepten ötürü okuduğum cinayet romanları sayısı okuduğum diğer türdeki romanlardan fazladır. Film olarak ise en bariz örnek “Inception” ya da “Prestige” olarak verilebilir sanırım. Bu yazıda ise size bu tarzdaki bir diziden bahsedeceğim.


Westworld maddi olarak bazı kalburüstü insanlar için inşa edilen bir eğlence parkında geçiyor. Neden kalburüstü insanlar için peki? Çünkü giriş ücreti çok pahalı. Çünkü içerisinde robotlar var bu parkın. Son teknolojiyle oluşturulmuş, dışarıdan bildiğin insan ama daha derine baktığınızda birbirini döndüren çarklara ve yapay zekaya sahip yaratıklara sahip yani bu park. Dolayısıyla bu da maliyeti de artırıyor. Dizinin konusu ise bu robotların bilinçlenmesi olarak söylenebilir kabaca. Hatta bu konuyu işleyen pek çok da film, kitap da örnek olarak gösterilebilir. Şu anda okumakta olduğum Asimov’un “Ben, Robot” buna bir örnek. Hatta ve hatta 1973 yılında yapılan ve yine “Westworld” adına sahip olan film de buna bir örnek. Dizi ile film birbiriyle oldukça bağlantılı. Bahsettiğim eğlence parkı filmde de mevcut ve yine dizide olduğu gibi filmde de bu park “Vahşi Batı” temasına sahip.


Dizi hakkında kısa bir bilgi vermek gerekirse; dizi HBO kanalının bir yapımı. Üstelik bazılarına göre bir başka HBO yapımı olan “Game of Thrones”un varisi konumunda. Dizinin oyuncuları arasında kuşkusuz en çok göze çarpan isim Anthony Hopkins ve Ed Harris. Bu iki üstad dışında da pek çok filmde görmeye alışık olduğumuz Thandie Newton ve James Marsden de var kadroda. Yani oyuncu kadrosu kaliteli. Dizi şu an ilk sezon finalini yapmış durumda ve bildiğim kadarıyla ikinci sezon onayını da aldı. İlk sezon on bölüme sahip ve 2018 yılında gelecek olan ikinci sezon da on bölüm olacak. Bölüm süreleri de ortalama bir saat.


Dizi hakkında kısa bir bilgiden sonra benim dizi hakkındaki düşüncelerime gelelim. En yukarıdaki paragrafta da dediğim gibi dizi izlerken düşündürtüyor. Kafanızda bir sürü teori oluşturuyorsunuz ve bazı ayrıntılar da bu teorilerin kilit elemanları. Fark etmek gerekiyor sadece. İlk altı bölüm sürekli cevapları belli olmayan sorular ve birbiriyle alakasız gibi görünen pek çok gizem içeriyor. Sıkılmak mümkün, kabul çünkü beyni yoruyor bu gizemler. Fakat yedinci bölümden itibaren aydınlanmaya başlıyorsunuz. Senaristler ilk altı bölüm, temelini attıkları entrikalı, gizemli olayları yedinci bölümden sonra bir bir açıklığa kavuşturuyorlar. Böyle olunca da dizideki “ters köşe” oranı da artıyor. İzlerken teoriler üretiyorsunuz ve olaylar hakkında bir fikriniz oluyor fakat daha sonra gerçeğin bambaşka olduğunu görüyorsunuz. Bu da etkiliyor insanı. Hiç aklınıza gelmeyen şeyler sizi şaşırtıyor doğal olarak. Tüm bu yazdığım sebeplerden ötürü de diziyi izlerken dikkatli olmak gerekiyor çünkü dizideki en ufak ayrıntı bile önemli.


Tabii ki çoğu dizide olduğu gibi açıklaması ikinci sezona bırakılmış olaylar da yok değil. Yani ufak ufak “sneak peak”ler var ikinci sezon için. Bu da ilgiyi ve ikinci sezon için oluşturulacak teorileri artırıyor haliyle. Ama dediğim gibi 2018 yılına daha var. Olsun bekleriz. Biz neler beklemedik ki !(Sherlock)


Ek olarak dizinin müziklerinin altında Ramin Djawadi’nin imzası var ve oldukça etkileyici müzikler. Eğer benim gibi teori oluşturmayı ya da “ters köşe”leri seviyorsanız, biraz da robot felsefesine meraklıysanız bu diziyi izlemenizi öneririm. İzlemeden önce aşağıdaki videodan dizinin müzik kalitesini de anlayabilirsiniz. İyi seyirler.


Dipnot : Bir öneri olarak dizinin on bölümünü tek seferde izlemek beyin yanmalarına sebebiyet verebilir :)






Comments


© 2023 by The Artifact. Proudly created with Wix.com

bottom of page